Mutluluğun Formülü
“Her zaman anımsa, Odak noktan gerçekliğini belirler” (Star Wars,-Yıldız Savaşları, Qui Gon Jinn’in Anakin Skywalker’a söylemi
(Always remember, Your focus determines your Reality)
Günün ne kadarında dışarıdasınız? Kitapçılar, süper marketler ya da bilboardlara şöyle alıcı gözüyle hiç baktınız mı? Evdeyken televizyondaki reklamlara peki? Mutlu olmak sabit, değişmeyen bir kavrammışçasına ya da elle tutulur bir mal gibi her yerde satışa çıkarılmış, bizleri bekliyor. Kişisel gelişim kitapları, dergiler, iç çamaşırları, çikolatalar, dondurmalar, dizi dizi seminerler, yüceltilmiş bir mutluluk formülünü önümüze taşıyor. O halde bizde bir eksiklik olmalı; köşedeki büfeden dahi satın alabileceğimiz mutluluğu, halen yaşayamıyorsak, zekamızda bir sorun vardır belki de.
Eğer, mutluluk yemek tarifine benzer püf noktalarıyla bulunabiliyorsa, neden hala insanların çoğu mutsuzluktan şikayet ediyor? Kaynaklar bu kadar çoğalmışken neden hala depresyon çağımızın nezlesi?
Bir kişinin yolu, ötekisinden farklı olabilir hatta faklıdır da. Hiçbirimizin DNA yapısı, parmak izi birbirimizinkinin eşi olmadığı gibi hayatı yaşama, algılama, duyguları tanımlama, içselleştirme, ilişki kurma biçimi kısıtlı kavramların içine hapsedilemez, aynileştirilemez.
Yazık! Elindeki tarifle kurtuluşunun yaklaştığını düşünen “mutsuz” önce büyük bir duygusal yükselişe girer, o güne gözleri kör edecek kadar parlak bir ışıkla uyanır, bu yanılsamanın bile kendisini ne kadar “mutlu” ettiğini fark etmekten uzaktadır. Bir süre umudunun verdiği enerjiyle formülleri harfiyen uygular. Sonrasında ise, bunları kendi bütünlüğüne, bireysel dizgesine yerleştiremediği için aksatmaya başlar ve yine görür ki içinden çıkmaya çalıştığı çukurun tam dibindedir. Para ve zaman kaybından daha da önemlisi umudunu kaybetmiştir. Üstüne, mutsuz hissettiği için kendini suçlamaktadır: “....'da belirtilen şeyleri bile beceremiyorum, ne yapsam olmuyor, ben beceriksizin işe yaramazın tekiyim”. Sonra başka bir kaynaktan daha medet umar ve her seferinde tekrarlayan bir kısır döngü silsilesiyle yıpranmış ve hırpalanmış “müzmin mutsuz” için hedefleri, dokunamadığı bir hayalet şekline bürünür.
Mutluluğun gerçekten bir formülü var mı? Elbette ki var. Ama bu formülü, bireyin kendi araştırması olmadan, ne bir guru ne bir komşu ne de bir usta ona verebilir. Beden-düşünce- duygu ve ilişki sisteminin, kendi öznel dünyasında nasıl işlediğini fark etmeyen kişinin, mutluluğunu keşfetmesi ya da mutlu olduğu anları yakalaması mümkün müdür? Oradan buradan toplanan formüllerle, benliği tanımlama çabası, varoluşu aynı oranda değersizleştirmek değil midir? Öz araştırma, bilinmeyeni göze almayı, dolayısıyla korkuyu da beraberinde getirir; bunun karşısında insanın, hap bilgiler arayışına girerek, belirli sandığı bazı kalıplara tutunması da gayet normaldir.
Öte yandan, psikoterapi, kişisel bir keşif, ayma ve özgürleşmenin alanı olarak değerlendirildiğinde, bireyin özgül sisteminde bir yerlere dokunmaya başlar. Çünkü yol biriciktir, ve “yol varmak için değil gitmek içindir.”
Uzman Klinik Psikolog Saba BAŞOĞLU